Acı.
Ruh sancısı.
İçimde yankılanan çığlıkları ruhumun sağırlığına, acımın acımasızlığına saklıyordum. Kalan umut kırıntılarını da zihin mezarlığına göndermiş, üzerini siyahın en kara tonunu bulunduran toprakla örtmüştüm. Gözlerimin önüne geçen sis etrafımı görmemi engelliyordu. Karanlık, soğuk ve ıssız bir yerde kaybolmuştum. Geçmişim sırtıma bütün ağırlığıyla çökerken dizlerime daha fazla hakim olamadım. Düştüğüm anda bir ayna belirdi önüme, yabancıydım kendime. Kafamın içinde dönüp duran onlarca soru ve tek bir cevap.
''Zaten kül olmuş biri daha fazla yanmaktan korkmazdı değil mi?''