Bu sabah uyandığımda gerçekten güven hissini derinden hissetmiştim. İnanamıyorum, yorganım ve dolabım bile var. Karton duvarlar yerine sert ve yıkılmaz duvarlar beni koruyor. Benim artık bir odam var, bir ailem.Daha önce bu hissi 10 yıl önce o geceyi yaşamadan önce her gün hissediyordum.O gece güven hissimi, evimi, ailemi ve tüm çocukluğumu yitirip sonsuza kadar üvey çocuklar programında sürüneceğimi anlamıştım.Tekrar gülüp eğleneceğimi, tıka basa doymuşluk hissiyle midemin bulanacağını bile sanmıyordum.Bu ailenin yüzünü kara çıkartmayacak ve güven hissini tekrar kaybetmeyecektim...
Bu sabah uyandığımda güvenimin kırıldığını ve ailenin bana endişeli gözlerle baktığını hissettim. Yine ve yine. Tüm duvarlar eridi sanki. Yorganım, yatağım, kendi odam ve dolabım.Hepsi dar geliyor bana ve bunları hak etmediğim yankılanıyor içten içe. Artık güvende değilim ve gülemiyorum.Çözümü var mı ? Onu bile bilmiyorum. Bu aileye gelmeden önce ki yaşadığım aileden başıma bela olmuş eski üvey ağabeyimden kaçmak dışında yapabildiğim tek şey, ölmek için dua etmekti. Bu baskıdan, nefes almaktan bıkmıştım. Dar gelecekse hiç almak istemiyordum lanet olası oksijeni. Ve bu ailenin yüzüne bakmakta istemiyordum. İsteyemezdim zaten. Bulduğum güveni geçmişimle tekrar yıkıp geçmiştim.Çaresine bakmalıydım...
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.