Yeni bir gündü iki arkadaş gözlerini açtı içeride garip sesler duydular.Fatih kapıya doğru yöneldi Faruk ona 'Dikkat Et' dedi.Fatih kapıyı yavaşça açtı içeride kanlı ve bir şey yiyen adamlar gördü ,Fatih hemen arkadaşının yanına koştu olan biteni ona anlattı ve arka kapıdan yukarıya çatıya doğru çıktılar.Çatıda birini gördüler,Çocuğa sen kimsin diye sordular ?. Çocuk ben zararsızım dedi ve ismim can dedi.Faruk buradan çıkmamız lazım dedi.Ve oturup planı yaptılar ve arkadaki acil çıkıştan indiler,yolda bir kitap gördüler kitabı aldılar ama okumaya zaman yoktu kitabı kapatıp koşmaya başladılar.Bir zaman sonra bir araba bulup ona binerler.İleride bir market vardır ama oraya girmeye cesaret edemezler biraz daha ilerledikten sonra yol biter,arabadan inmek zorunda kalırlar yanlarında silah yoktur sadece bıçak vardır.Her ne kadar yeni tanışmış olsalar'da Cana güvenemiyorlardı.Ormana doğru yürüdüler çok geçmeden ormanın derinliklerine inmişlerdi küçük bir kulübe gördüler ,kulübeye doğru ilerlediler can kapıyı açtı ve birden bir şey saldırdı ve canın üstüne düştü o sırada Faruk Bıçağı alıp Cana vermek istedi başarısız olunca Fatih cebindeki bıçağı çıkartıp aylağın kafasına geçirdi ve canı kurtarıp yola devam ettiler.Yolda Fatih bir şey fark etti Faruk'un yanına gitti ve Canın boynundan ısırıldığı söyledi.Faruk ne yapmalıyız dedi Fatih onu öldürmemiz lazım dedi.Biraz ilerledikten sonra Faruk yerde silah bulur Fatihe yönelir ve Canı öldürmeliyiz dedi ve o sırada canın kafasına sıkar.Bu sesi duyan aylaklar sese doğru gelirler ve Fatih ve Faruk kaçmaya başlarlar.Biraz ilerledikten sonra bir araba bulurlar ve binip oradan uzaklaşırlar,Yolda iki tane kız görürler bu iki kızı görüp arabaya alırlar.Kızlar çok teşekkür ederler ve kendilerini tanıtırlar.Esra ve Gülçin İsimleridir.Yolda ilerlerken önlerine...
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.