[ İlk iki bölüm karakterleri tanımanıza ve hikayeyi gerçekmiş gibi içinde olduğunuzu hissetmenize yardımcı olmak için EXO'ya çok yer vermedim. İki bölüm sabrettikten sonra hikayenin tadını çıkartabilirsiniz.]
*****
Öyle bir başladı ki bizim kaderimiz,
Dizi gibi, şiir gibi, imkansız bir şeye vurulmak gibi...
O kadar farklıydı ki her şey,
Hayallerimizi süsleyen EXO'nun hayallerine pusu kurmak gibi...
Kulağa imkansız geliyor, öyle değil mi? Haklısınız, normal bir hayatta bunun olması gerçekten imkansız.
Fakat sorun şu ki bizim hayatımızda normal olan hiçbir şey yok. Ne biz normaliz, ne de kaderlerimiz.
Sonuçta hangi insan tuzağa düşüp arkadaşını öldürebilir ki?
Kim devamlı ajan olarak kullanılabilir?
Kim EXO'yu batırmak gibi bir görev alabilir?
Ve...
Kim EXO'nun kaderine girme şansını elde edebilir?
Hiç kimse...
İşte bu yüzden normal değiliz.
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma indi öpücükleri. "Geldin ve beni dünyanın en mutlu adamı yaptın." Dudağımdan da öpüp alınlarımızı birbirine yasladı. "Seni çok seviyorum. Seni senden çok seviyorum."
Bu kez ben dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp ayrıldım. "Seni çok seviyorum. En az beni sevdiğin kadar seviyorum seni." Kollarımı boynuna dolayıp yüzümü boynuna gömdüm. Kokusunu içime çektim.
Çok özlemiştim.