Kırmızı elbisesinin çamura bulanmasını önemsemiyordu genç kız. Belkide en sevdiği kıyafetti, özenle ütülediği herkesten sakındığıydı. Ama önemsemiyordu artık önemseyemiyordu. Tırnaklarını hırsla toprağa geçirip acısını dindirmeye çalışıyordu. Avuçlarına dolan toprak, su damlalarıyla ıslanıyordu. Hayır, hayır yağmur yağmıyordu. Genç kızın sıcak, saf göz yaşlarıydı onlar.
Avuçlarına sıkıştırdığı bir tutam toprağı hızla etrafa savurdu. Mezarını kazıyordu genç kız narin elleriyle. Kendi mezarını kazacak kadar teslim olmuştu hayata. Hıçkırıkları boğazını kasıp kavururken fısıldadı.
"Camdan bir kızım ben. Hayatın darbelerini yavaş yavaş alıp vücudunda çatlaklar oluşan bir kız.
Camdan bir kızım ben. Vücudundaki çatlaklara teslim olup, tüm gücünü kaybederek bin parçaya bölünen, tuzla buz olan bir kız."