Karşıdan gelen kişiye odaklandı kız. Kimdi bu?
"Mavi? Sen misin?" Bir kahkaha sesi duyuldu. Kulak tırmalayıcı. Tekrar seslendi.
"Ali ses ver, korkuyorum." Hala bir cevap alamamıştı. Siluet iyice yakınlaştı.
"Sen? Ne istiyorsun benden?!" Çırpınmaya başladı. Kurtulmalıydı.
"Tuğlu sana ne diyordu? Hımm.. Saf değil mi? Haklıymış." Tekrar aynı iğrenç kahkaha.
"Ali geldiğinde onunla da bu kadar rahat konuşabilecek misin bakalım?!" Kız bağırınca adam uzanıp kızın çenesini tuttu sertçe.
"Ne var biliyor musun? O eziğin kötü olduğu falan yok. Hatta tam bir aciz. Canını acıtmak çok kolay. En hassas noktası senin kadar saf bir kız. Ah! Ne yazık!" Ağlamaya başladı. Evet o saf olabilirdi ama Ali öyle değildi. Siyahtı o. Gözleri hariç. Birazdan gelecek ve kızı bu lanet çukurdan çıkaracaktı. Yani, yapardı değil mi?
Etrafındaki her şey mükemmel olan bir kız hayal edin. Mutlu bir aile, kalabalık bir arkadaş grubu, şahane bir sevgili... Herkesin sevdiği bir kız... Peki ya bir gün her şey tepetaklak olursa? O mutlu sandığı dünyanın aslında sadece bir yalandan ibaret olduğunu anlarsa? Dünyaya tozpembe gözlüklerle bakan kız.. Belki de insanları buna inandırıyordur? Belki de aslında simsiyahken içindeki beyazlık dışarıya rengarenk vuruyordur? Sonuçta beyaz tüm renklerin karışımı değil midir? Belki de kız açık bir kitaptır kim bilir?