MÂHPARE
  • Reads 2,763,545
  • Votes 129,595
  • Parts 37
  • Reads 2,763,545
  • Votes 129,595
  • Parts 37
Complete, First published Sep 01, 2015
"Çok mu seviyorsun?" diye sordu Arslan dayanamayarak. Ahsen ise usulca salladı kafasını. "Tamam, gel o zaman." Elini bırakıp Ahsenin korkuyla yere bıraktığı bisiklete yöneldi. Bisikleti kaldırdığında aklından geçenden emin olamadı. Bu bisiklet ikisini de kaldırır mıydı bilemiyordu.

Fakat denemeden bilemezdi.

"Arslan abi?" diye sordu küçük kız şaşkınlıkla. Arslan yakışıklı yüzüyle Ahsene baktıktan sonra önündeki kısma vurdu iki kere. 

"Bisiklet bisiklet demiyor muydun? Atla hadi!" Arslan Ahsenin kıpırdamadan durduğu yerde kendisine bakarken ki yüz ifadesine gülmeden edemedi. Ardından hemen konuştu. "Hadi mâhpare..." tehdit edercesine devam etti. "Beklemem bak!"

 Yeşil gözleri hemen açıldıktan sonra vakit kaybetmeden daha doğrusu Arslan abisi fikrini değiştirmeden hareketlendi küçük kız. Arslanın da yardımı ile oturdu önüne.

"Mahpare mi?" dedi tam olarak telaffuz bile edemezken.

"Hoşuna gitmedi mi?" diye sordu Arslan henüz hareket etmeden. Buna karşılık kafasını salladı hızla Ahsen. 

"Ne demek ki?"

"Ay parçası..." dedi gözleri küçük kızın yeşillerine birkaç saniye takılırken. Ardından hemen toparladı kendisini.

"Şimdi?" dedi sorunun cevabını yeniden almak ister gibi. "Şimdi hoşuna gitti mi?"

 Kocaman gülümsedi Ahsen. Saçlarından yayılan kokunun farkında olmadan bir kez daha salladı kafasını. "Hı hı.." ardından o da yeşillerini kahveleriyle buluşturdu. "Çok güzel."


© Tüm Hakları Saklıdır  kopyalanamaz, alıntı yapılamaz, başka yerlerde kullanılamaz.
Mâhpare adıyla yazılmış wattpad üzerindeki ilk hikayedir.
All Rights Reserved
Sign up to add MÂHPARE to your library and receive updates
or
#534gençkurgu
Content Guidelines
You may also like
MÜPHEM by pinareray3
7 parts Ongoing
Düşmanın silah tutan elleri sevdiğim adamı işaret ediyordu. O silah ona doğrultulmuştu, silahın içindeki kurşunun adresi onun kalbi, onun kalbiyse benim evimdi.. O an bir saniye bile düşünmedim, biliyordum ki bin canım olsa sevgilim binini de sana verirdim. Sırtımı delip geçen kurşun tenimden ter gibi kan boşalmasına sebep olurken bedenim bedenine bir tabutun kapağı gibi kapanmıştı. Uçuruma bir adımdık ve o adımı atmıştık. Acı ciğerlerime bir nehir gibi dolarken düşündüğüm tek şey yine oydu. "Sena" dedi, ismim dilinden bir ölüm senfonisinin en güzel nakaratı gibi dökülmüştü. Zihnim ikimize dair anıları bir bir gözlerimin önüne sererken, gözlerinin gözlerime değmesiyle tüm anılar bin parçaya bölünüp dağılmış dağılan her parça benim göğsüme batmıştı. Sırtımda bir kurşun yarası vardı, kalbimde açtığı yaradan daha büyük olmayan.. Ama işte onun kollarındaydım. Kan kaybediyordum belki ölüyordum ama onun kollarındaydım. O bana böyle bakarken gelecekse ölüm, ne kadar ölüm denirdi ki adına? O gözler de bulmamış mıydım ben yaşamı? Bir çift kahve hare döndürmemiş miydi beni hayata? Aşkla bakan gözleri değil miydi kırk yerinden kırılmış inancımı dirilten, tenime değen dudakları değil miydi beni hayata bağlayan? Hayır hayır bu ölüm değildi. Onun kollarında nasıl ölürdü insan, ölse ölse gözlerinde ölünürdü. Hem elleri ellerimdeydi, beni metrelerce derine gömülmüş bir mezarın içinden çekip çıkaran elleri benimleydi. "Ölmeyeceksin." dedi, bu kelimeye sımsıkı sarılmıştı. Bu kelimenin gerçekliğine derinden inanmıştı. Onu inancından vurmak istemiyordum, onu yarım bırakmak istemiyordum. İnanın ölüm değildi beni korkutan, yaşamak istiyordum, sadece onun için yaşamak istiyordum.
You may also like
Slide 1 of 10
MÜPHEM cover
PİNHAN MAHALLESİ  cover
SESSİZ GELİN (Tamamlandı) cover
GÖNÜL ŞİFASI cover
Kader Oyunu cover
MEZOPOTAMYA MASALI[ARA VERİLDİ] cover
YIKINTI cover
KESKİN 3 / Çağan'ın Devri   cover
KALPSİZ cover
RUH KAPANI cover

MÜPHEM

7 parts Ongoing

Düşmanın silah tutan elleri sevdiğim adamı işaret ediyordu. O silah ona doğrultulmuştu, silahın içindeki kurşunun adresi onun kalbi, onun kalbiyse benim evimdi.. O an bir saniye bile düşünmedim, biliyordum ki bin canım olsa sevgilim binini de sana verirdim. Sırtımı delip geçen kurşun tenimden ter gibi kan boşalmasına sebep olurken bedenim bedenine bir tabutun kapağı gibi kapanmıştı. Uçuruma bir adımdık ve o adımı atmıştık. Acı ciğerlerime bir nehir gibi dolarken düşündüğüm tek şey yine oydu. "Sena" dedi, ismim dilinden bir ölüm senfonisinin en güzel nakaratı gibi dökülmüştü. Zihnim ikimize dair anıları bir bir gözlerimin önüne sererken, gözlerinin gözlerime değmesiyle tüm anılar bin parçaya bölünüp dağılmış dağılan her parça benim göğsüme batmıştı. Sırtımda bir kurşun yarası vardı, kalbimde açtığı yaradan daha büyük olmayan.. Ama işte onun kollarındaydım. Kan kaybediyordum belki ölüyordum ama onun kollarındaydım. O bana böyle bakarken gelecekse ölüm, ne kadar ölüm denirdi ki adına? O gözler de bulmamış mıydım ben yaşamı? Bir çift kahve hare döndürmemiş miydi beni hayata? Aşkla bakan gözleri değil miydi kırk yerinden kırılmış inancımı dirilten, tenime değen dudakları değil miydi beni hayata bağlayan? Hayır hayır bu ölüm değildi. Onun kollarında nasıl ölürdü insan, ölse ölse gözlerinde ölünürdü. Hem elleri ellerimdeydi, beni metrelerce derine gömülmüş bir mezarın içinden çekip çıkaran elleri benimleydi. "Ölmeyeceksin." dedi, bu kelimeye sımsıkı sarılmıştı. Bu kelimenin gerçekliğine derinden inanmıştı. Onu inancından vurmak istemiyordum, onu yarım bırakmak istemiyordum. İnanın ölüm değildi beni korkutan, yaşamak istiyordum, sadece onun için yaşamak istiyordum.