"Terk edilmenin ardından yaşanılan evreler:
- Günlerce yatakta kalıp, sadece tuvalet ihtiyacını gidermek için yataktan çıkmak,
- Sürekli abur cubur tüketmek,
- Yabancı dizi izlemek,
- Aşk romanları okuyarak, hüngür hüngür ağlamak,
- Anıları hatırlayarak, onları sürekli dillendirmek ve arkadaşlarınızı hayattan bezdirmek,
- Depresyon sürecinde alınan kilolar karşısında tekrar depresyona girmek,
- "Sen terk edilmeyi haketmedin.", "O seni haketmiyordu zaten.", "O koca bir aptal, seni terk etmekle hayatının hatasını yaptı." gibi teselli cümleleri söyleyerek, moralinizi düzeltmeye çalışan arkadaşlarınızı dinlemek ve sonunda onlara hak vermek,
- Sizi terk eden o hayvanı unutmak,
- Ve yeniden aşık olmak."
Tüm yazımı heba ederek son maddeye gelmiştim. Aşık olacağım erkek kim olacaktı, bilmiyordum. Ta ki onun bestesini dinleyene kadar.
Sonra baktım bir şarkı, almış gidiyor dudaklarımı.
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....