"Oğlum… Gerçekte sahip olması gereken soyadını alsa bile ne yapacağını bilemeyecek. Sizler gibi şirketleri yönetmek için yetişmedi o. Kendi başına yapamayacak ve diğerleri de onu bu yönden vurmakta çekinmeyecek. Bu yüzden, evlen onunla. Gerçek olmak zorunda değil. Senden, hayatını çöpe atmanı istemiyorum. Kâğıt üzerinde bir evlilik sadece. Onu ancak bu şekilde koruyabilirsin. Gayrimeşru sıfatından kurtar onu. İşte oğlum, sana mirasım, son ve tek istediğim budur. Benim hakkımda ne kadar kötü şey düşünsen, hissetsen de haklısın. Herkesin kitabında okunmamış bir bölüm vardır derler. Büyük günahımı senin omuzlarına yıktığım için özür dilerim.
Affet beni, oğlum.”
2.9.2015 & devam ediyor
"Bir daha yüksek sesle konuşma yok tamam mı?" Sesinde yumuşak bir tını vardı. Normalde ona göre olmayan bir sesti. Yutkunmamak için zor tutum kendimi.
"Niye ki?" Demeden edemedim. Merak ediyordum benim ondaki yerim neresiydi?
"Sesinin kısılmasını istemiyorum Akça." Şuan başka bir durumda olsak anında 'yaa' diye demeden edemezdim ama şuan gülümsemedim. Kızgındım ya ben ona.
"Niye?" Dedim tekrardan. Sinirlenmesini bekledim ama sakince soruma cevap verdi.
"Senin sesini duymam gerekiyor."
"Niye?" Sabır diler gibi başını iki yana salladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp gamzelerini göstererek gülümsedi.
"Sesin bana huzur veriyor."