Geceleri yaşayan bir kadın, tarihçesi mitolojiye dayalı aslında, bakışları Medusa. Hikayeleri var etine işlenmiş, kimsenin sökmeye cesaret edemediği. Onu yapan bir çok anı, bir çok an, bir çok bu çok fazla. Onu tanımaya başladığımda yani o anlatmaya başladığında, kendi vücudunda şekillenen hikayeleri görebildim. Siz ise hikayeler yerine kendi ırkçılığınızın kavramında, ön yargılarınız kadar salaktınız. Sıradan bir işte çalışan sabit makinalardan farksızdınız, bir gün bozulacağınızdan habersiz yaşadınız. O kadın bir kırlangıç gibi her şehri 6 ayında terk ederdi. Şehrin ışıklarında gölgesi kadının bedeninde yeni hikayeler, kristal bir ülkede beyaza bürünmüş bir kız çocuğunun yeni renkler için ülkeyi terk etmesi kadar cesur. Bir yarımı kadın, bir yarımı adam. Zaman kavramı ve şansı saatin 10 ve 2 si kadar kısaydı,10 rakamının çift olması 2 rakamının hüzünlüğü ve yalnızlığı. Oysa saat 10 u 10 geçecek kadar cürretkardı, ama kimse anlamadı. Kavgacı bir ruhu vardı, gökyüzünü en dibe taşır yeryüzündeki yıldızları görebilirdi. Küçük şeylerden mutlu olan bir mizacı vardı, tebessüm etmek gibi ağlamakta ona çok yakışırdı. Hayatı ona nasıl yaşamasını öğretense en büyük reyn geyiği anlamına gelen figürdü. Tenindeki her figür aslında hayatındaki bir insanı anlatırdı. Kapatılmış ya da kapatılmaya çok yakın çok pişmanlığı olmadı ama, yarım kalan hikayeleri vardı. Dışarıdan bakıldığında ne gördüğünüzün bir önemi yok, biz aslında anlayabildiğiniz kadarız.