Her devletin bir anayasası vardır. Bu anayasalar kısa ve özdür. Bu anayasaya dayalı olarak kanunlar, kanunlara dayalı olarak, tüzükler, yönetmelikler... hazırlanır. Bir kimsenin çıkıp, anayasadan başka kanun, nizam tanımam demesi ne kadar yanlış ise bir Müslümanın: "Ben fıkıh kitaplarına uymam, Kur'an'la amel ederim" demesi de o kadar yanlıştır. Nasıl ki, Anayasada bütün hükümler, bütün cezalar bildirilmeyip Anayasa, kanunlara havale edilmişse dini hükümler de böyle havale edilmiştir.
Kur'an-ı kerimi hadis-i şerifler, hadis-i şerifleri de mezheb imamları açıklamıştır. Nasıl ki, kanunlar, anayasanın gösterdiği istikamette hazırlanıyorsa, mezhepler de, fıkıh kitapları da Kur'an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin bildirdiği istikamette teşekkül ettirilmiştir.
Dilyar, hayatı boyunca annesi ve teyzesi tarafından sevgi görüp, dışlanmış bir genç kız. Tahir, hayatı boyunca tek bir kadına kendini adamak için beklemiş yetenekli, yakışıklı bir doktor. Geriye dönüp baktığında çokta güzel anısı olmayan bir genç kız ve hayatında mutsuzluk nedir bilmeyen genç bir adamın buluşması.
"Ne dersin, benimle evlenip mutlu edip mutlu olmaya?
Her sabah kahkahaların ne de güzel olur senin?
Geceleri şiirde okurum sana.
Senin sesin ne de güzeldir?
Şarkı söylersin bana."
Birbirleriyle anlaşabilecekler mi? Biri yarasına merhem olurken, diğeri hayat hakkındaki tecrübeleriyle ona yön olabilecek mi? Empati gücünüzün doruklarına çıkacağınız, psikolojik, romantik ve dramatik bir hikaye.