"Her bir çocuk doğduğunda, incelenir,
Eğer bir kusuru veya marazı varsa, ölüme terkedilir.
Ayakta durabildikleri ilk andan itibaren savaşın ateşiyle vaftiz edilirler. Onlara asla geri çekilmemeleri öğretilir, asla teslim olmamak öğretilir. Onlara, Sparta için savaş meydanında ölmenin, hayatları boyunca erişebilecekleri en büyük ihtişam olduğu öğretilir.
7 yaşlarına geldiklerinde, Agoge başlar. çocuklar annelerinden koparılıp şiddetin hüküm sürdüğü bir dünyaya atılırlar. 300 yıl boyunca inşa edilmiş Sparta'nın savaşçı topluluğu... Dünya üzerinde bilinen en iyi savaşçıları yaratır.
Agoge bir çocuğu dövüşmeye zorlar. Onları aç bırakır, çalmaya zorlar. Ve eğer gerekiyorsa, öldürmeye. Yakalanırlarsa en ağır cezaları alırlar. Hepsine çektikleri acıyı göstermemeleri öğretilir. Her birine merhametsiz olmaları öğretilir. Herhangi bir yumuşaklığa ve zayıflığa yer yoktur. Sadece sert ve güçlüler kendine Spartalı diyebilir. Döndüklerinde ya bir Spartalı olarak dönerler, yada asla dönemezler."
"Alçin..." İsmimi nerden biliyordu bu kız? "İkizim, sen mi geldin? Göremiyorum, görmem gerekmez mi? Beni yanına almaya geldiğinde bile bana gözükmeyecek misin?" Bu kız neyden bahsediyor? "Annemde yanında mı? Bazen göremiyorum, sizin öldüğünüz günden beri oluyor. Beni bu adamlardan korumak için beni almaya mı geldin?" Bir kaç saniye gözlerim onda oyalandı. Ala'nın sesi bizi kendimize getirdi. "Alin hanım, biz Türk askeriyiz. Bir yaranız var mı? Gözlerinize mi zarar verdiler?" Ala'nın sorularını eş geçti kız. "Alçin burada değil mi? Ölmedim mi? Nasıl olabilir ki, kokusunu aldığıma eminim!"
...