Tik tak Saatin tok sesi boş odada yankı uyandırıyor. Yelkovan ve akrep her geçen saniye biraz daha birbirlerine biraz daha yaklaşıyorlar. Gece yarısı 12'ye vurmak üzere ve külkedisi panik içinde. Genç kız saati görmemesine karşın zamanın geldiğini fark ediyor. Kalbindeki ağırlığı anlatabilecek tek kelime; dehşet. Gözlerinin karanlığa alışabilmesi için kısa bir an tanıdı kendine. Hemen ardındansa gözlerini kapayıp tüm bu işkencenin çarpık bi kamera şakası olmasını dilediği bir kaç dakika geçti. Sonraysa serzenişlerini boşa çıkaran adım sesini duydu. Tekrar. O, geliyordu. Bir odadaydı. Yeri önemsiz. Önemli olan tek bir soru vardı. Buradan kaçabilir miydi? Adım sesleri yaklaştıkça genç kız daha da panikledi "Şimdi olmaz" diye düşündü kalp atışları daha da hızlanırken "Henüz değil." Korkusuyla çarpışan adrenali an be an bir üst seviyeye yükselip mantıklı olan her düşünceyi bir kenara atıyordu. Işıksız odada duvara tutunarak el yordamıyla ilerlemeye başladı. Duvarla birlikte eli bir boşluğa doğru kayınca yuttuğu çığlığı ile birlikte geri çekildi. Elini ileri doğru uzattı. Boşluk. Büyük ve derin bir boşluk. Gözleriyle odayı taradı ve buranın odanın kalan kısımlarına kıyasla daha karanlık olduğunu fark etti dehset içinde. Alabildiğince karanlık. Sanki ileride hiçbir şey yokmuş gibi. Bir karadelik. Kapıya doğru baktı. Çok yaklaşmıştı. Kapıya bir kalp atımı mesafesi uzaklığında duruyordu. İki seçenek. Diye fısıldadı kendine. Bilinmezlik. Yutkunarak boşluğa baktı. Ya da beklemek. Korkuyordu. Ve bilmemesi gereken bir bilgiye sahipti. İki seçenek. Kapının hemen ardında bir gölge durdu. Gelmişti. Artık birbirlerinin farkındaydılar. Silah ve hedef. İnsan ve canavar. Av ve avcı. İki seçenek. Kapıyı hemen açmadı. Oradaydı. Kapının arkasında durmuş ve bakıyordu.İki seçenek. Ama hangisi?All Rights Reserved