Sara Eroğlu.
19 yaşında bir genç kız.
Çok güzel, temiz ve saf. Annesinin beyninde tümör bulunmasıyla dünyası başına yıkılıyor, babası ve arkadaşları sayesinde kendini toparlıyor ve çok güzel bir üniversite kazanıyor, annesine her daim yanında olduğunu hissetirmeye ve moralini yüksek tutmaya çalışıyor. Ama bir gün babasının annesini aldattığını öğreniyor ve babasına çok öfkeleniyor. Bundan sonra ise ne yapacağını bilemiyor.
Yağız Saygıner.
22 yaşında bir genç adam.
Çok yakışıklı, karizmatik ve zeki. Annesini çok küçük yaşta kaybetmiş babası ve dedesi ile yaşıyor. Annesinin nasıl öldüğü bilinmediği için onu öğrenmenin çabası ve merakıyla yaşıyor. Dedesinin ona ilgi göstermemesi ise merak konusu. Babası dedesinin her dediğini yapan ve oğlunu çok seven bir adam. Bir gün annesinin nasıl öldüğünü bulabilmesi için bir ipucu yakalıyor ve bu yolun sonunda amacına ulaşmak için umut ediyor.
İkisine de hayat hiç yüzlerine gülmemiş. Kader onları bir araya getiriyor. Sizce onların karşılaşması sadece bir tesadüf müdür?
Tüm hakları tarafımca saklıdır.
❝Yüzünü çok sevdim, ödünç alabilir miyim?❞ dedim birden gözlerimi gözlerine dikip. Nasıl olsa bir daha karşılaşmamız pek mümkün değildi, hem bu fırsatı kaçıramazdım hem de bu cesareti bir daha bulamazdım. Ağzımdan çıkan kelimelerin anlamsızlığıyla gözlerini kırpıştırdı.
❝Anlayamadım?❞
❝Yüzün tam hayalimdeki gibi, bir günlüğüne modelim olur musun?❞
Uyarı: Küfür ve argo kelimeler içermektedir.
Bu kurgu tamamen hayal ürünüdür, gerçeklikle hiçbir bağlantısı yoktur.
Slow burn bir hikayedir.
Üniversite #1 / 16.11.2024