''Ben Ege...Otuz yaşına henüz basmış kendi halinde bir pasta şefiydim ve ''sonsuz'' aşkı fallarda arayacak kadar da umutsuzdum! Ta ki karşıma iki adam çıkana kadar! Biri kırkının başında geniş omuzlu, bronz tenli gizemli bir milyoner; diğeri de yirmilerinin sonunda sıkı popolu, kızıl sakallı ve çilli bir tesisatçıydı. Biri ne kadar sakin ve kendinden eminse diğeri de bir o kadar heyecanlı ve meraklıydı. İkisi de çekicilikleri ve sakladıkları ile beni şaşırtmayı iyi biliyorlardı. Maço ağabeyim Efe ve beni evlendirmek isteyen dul annem Neriman'a belli etmeden ve şapşal hayatım daha fazla sirke dönmeden önce onları kontrol altına almalıydım. Bu adamlardan hangisini daha fazla seviyordum? Belki de ''A'' harfli ''1'' kişi ile tanışacağımı söyleyen o aptal falcıya tekrar uğra malıydım! Şehirden kaçmak için çok geçti. Henüz taşındığım eski teras katımın zili ısrarla çalmaya devam ederken radyoda Ajda '' İki kişi seven iki defa ölürmüş!'' diye benimle dalga geçiyordu sanki. Kapıya doğru ilerlerken çıplak ayaklarım bir an eski, turkuaz karonun üzerinde tereddüt etti. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapatarak dışarıda yağan sağanak yağmurun sesini dinledim. Alt dudağımı ısırırken çilekli nemlendiricinin tadıyla çocukça gülümsedim. Kapının pirinç tokmağına elimi uzattım.''All Rights Reserved