Bakın şimdi, canınızdan çok sevdiğiniz insandan binlerce kilometre uzaktasınız. Çok özlüyorsunuz, bununla beraber ölüyorsunuz. Dokunamıyorsunuz, sarılamıyorsunuz . Belki bir süre sonra kokusunu unutuyorsunuz. Sevdiğiniz inanın kokusunu unutarak yasayabilir misiniz? Yapabilirmisiniz bunu? Bütün bunlar dayanılmayacak bir hal aldığında, Allah'a canımı al diye yalvarıyorsunuz. Bazen yalnız kalıyorsunuz. Gercekten sarılacak kimseniz olmadığında onun yokluğunu daha cok hissediyorsunuz. Harbiden de ölüyorsunuz be. Yani ben ölüyorum. Bütün bu acıları ben çekiyorum, onu kaybetme korkusuyla yasıyorum. Onu kimler gordu bugün kimler baktı? Benim göremediğimi kimler gördü? Demekten içim içimi yiyor. Saçlarını koklayamıyorum o mis gibi saçlarına muhtacım. Paramparça oldum, en güzel günlerimizi yaşamamız gerekirken, yan yana olup sımsıkı sarılmamız gerekirken, her gece hıçkırarak ağlıyoruz. Dayanırsın diyolar, gececek diyolar, az kaldı diyolar ama sadece söylüyorlar. Sadece söylüyorsunuz. Icımızde ne
Şehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için sadece aşkın değil nefretin de yeterli olduğunu öğrenicekti.
Seçil Sezgin'le şehvet , tutku ve nefretin içiçe olduğu bir hayata istemeden de olsa adım atıcak , bağımlısı olucaktı.