Köşeye sindiğim duvar dibinde usulca yanıma kuruldu. Takındığı umursamazlığın altında yatan tedbirli tavrını görebiliyordum. Sırtımı yalayan soğuk duvar hissizleşmemi sağlamıştı. Hiç olmadığım kadar güçlü, bir o kadar da kırılgandım.
"Onu öldürdüğümde..." Yutkundum. Birazdan söyleyeceğim şeyin gerçekliği beni dehşete sürüklüyordu. "Yaşayacağı hayal kırıklığını umursamıyorum. Beni tereddüte düşüren o değil." Gözlerimi ondan ayırıp tavana yöneldim. Avizenin kristalleri yansıyan ışıklarla parlıyordu.
"Sen cenneti istiyorsun, değil mi?" dedi kıvrılmış dudağıyla.
"Herkes cenneti ister, Arden."
Bu sefer o, parlayan kristalin ışıltılarını izlemeye koyuldu.
"Zaten mesele cenneti istemekte değil. Mesele ölmeyi istemekte. Kimse ölmeyi istemez." Kaşlarımı çattım.
"Ne yani, intiharları görmezden geldiğini mi söylüyorsun?"
"Hayır, intiharın ölmeyi istemek değil, ölmeyi tercih etmek olduğunu söylüyorum. Ölmek istemiyorsun, değil mi Talya?"
"Ben..." Yutkundum. "Ben artık ne istediğimi bilmiyorum."
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."