Çoğu zaman hayatım bir boşlukta ibaretti benim. Hiçbir zaman dolmayacak bir boşluk... O boşluk sevgiydi. Gerçek sevgi...
Saf birisiydim.İnsanlara güvenir,değer verirdim. Bu yüzden böyle oldum. Sürekli zarar gören taraf bu yüzden ben oldum...
Bana dışarıdan bakan çoğu kişi -herkes- mükemmel bir hayatım olduğunu düşünüyor. Ah! Hadi ama. Hiçbir şey gözüktüğü gibi değildir; bunu herkes bilir.Bende göründüğüm gibi değilim. Anlaşılmaz zor biriyim...
'Neye?, ne tepki?' vereceğimi kimse bilmez. Bazen sadece gülerim -ki bu gülüş hiçbir zaman samimi olmamıştır- bazen hareket etmeden etrafa soğuk bakışlar atarım bazen öylece giderim...
Ama ağlamazdım. Asla ağlamazdım, kimse benim gerçek ve içten göz yaşımı görmedi.O hariç...
Ben,aptalım. Yardıma ihtiyacı olan birine yardım edecek kadar narin,benim için ağlayan birini umursamayacak kadar katı,tanımadığı birini evine alacak kadar cesaretli.Ben çıkmazlarla doluyum,yalnızlıkla, ihanetle...
Ben, bendim işte...
Bütün bunların tek bir kelimede toplandığı ben, Hira...
"Bir daha yüksek sesle konuşma yok tamam mı?" Sesinde yumuşak bir tını vardı. Normalde ona göre olmayan bir sesti. Yutkunmamak için zor tutum kendimi.
"Niye ki?" Demeden edemedim. Merak ediyordum benim ondaki yerim neresiydi?
"Sesinin kısılmasını istemiyorum Akça." Şuan başka bir durumda olsak anında 'yaa' diye demeden edemezdim ama şuan gülümsemedim. Kızgındım ya ben ona.
"Niye?" Dedim tekrardan. Sinirlenmesini bekledim ama sakince soruma cevap verdi.
"Senin sesini duymam gerekiyor."
"Niye?" Sabır diler gibi başını iki yana salladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp gamzelerini göstererek gülümsedi.
"Sesin bana huzur veriyor."