Bu bir hüzün.Tanımsızlık, kaybolmuşluk. Mutlu sonlar yok. O çıkmazın sonunda ne olacağını kim bilebilir ki. Herkes kendi içindeki kaybolmuşluğun peşinden gidiyor. Buz gibi bakan gözler ve soğuk bakışlar. Herkesin ne dediği önemlimi sizce ? Bir tarafta acınası duygular ve diğer tarafta acımasızlık. Umutsuzluk kabullenilmiş. Çıkış aranmıyor. Bu durumda bile kurtarılabilirler mi ? Ya da kurtarılmak isteniliyor mu ? Bir sürü cevapsızlıklar ve sırlar. Çözüldüğünde mutlu olunabilecek mi yoksa bir dipsiz kuyu misali gibi aşağı doğru çekilecekler mi ? Kurtarılmak istememelerine rağmen birbirlerini kurtarma isteği de nereden geliyor böyle. İçlerindeki anlamsız duyguları bile yorumlayacak kadar güçlü ve şanslı olduklarını düşünmüyorlar. Bunun sebebi hüzünler ve pişmanlıklar, acılar ve yalnızlık. Aslında yalnız olmadıklarından haberdar bile değiller. Ne yani beklenen şeyler olacak mı ? Öyle durup dururken, kaybolmuşken tamamen yalnızlığa batmışken. Bu yok olmuşluğun hikayesi. Denizin altında nefessiz öylece kalmak gibi. Ne kurtarılmalarını bekliyorlar nede yaşamayı göze alıyorlar. Kayıplar ve sorumsuzluklar onları enkaza çevirmiş durumda. Ne yapacaklarını bilmeden öylece bekliyorlar. Neyi ve kimi beklediklerini bilmeden. Onların hayatları bir uçurumdan ibaret. Ya düşüp kayalıklara çarpacaklar ya da denize düşüp boğulacaklar. Anlayacağınız onların hikayesinde kurtuluş yok, sadece kaderleri onları o uçuruma götürecek. Çakılmak ya da boğulmak onların elinde....