Elindeki dilek fenerine bakıp gülümsedi. Babası istediği şeyi dileyebileceğini söylemişti. Dilek feneri gökyüzüne yükselip tanrıya istediği şeyi iletecekmiş. Kıkırdadı. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Babası onu hala ufak bir çocuk zannediyordu. Ama o büyümüştü. O hayal aleminde yaşayamayacak kadar hayatın acı gerçeklerine tanık olmuştu. Yine de bazı oyunlara ayak uydurmak gerekirdi değil mi? Gözlerini yumup dudaklarını birbirine bastırdı. Ne dileyecekti? Annesini dilese Tanrı ona aldığı bir şeyi geri gönderir miydi? Kaşlarını çattı. Annesi istese zaten gelirdi. Geriye tek bir şey kalıyordu. İçindeki ufacık bir umut kırıntısıyla belki de hayatta en masum olabilecek dileği diledi ve elindeki dilek fenerini özgür bıraktı. "Ne diledin prensesim? Etrafı kolaçan edip babasına doğru eğildi ve eliyle ağzına hayali bir fermuar çekti. "Şşşt! Söylersem gerçekleşmez." * "Benim tek dileğim sensin"