Herkes kendi hayatının senaristidir derler. Kaderinin pamuk ipliği ağlarını kendi örer ve kendi koparır sanırdım. Hatta yaratıcı, önümüze yollar sunar ve seçim şansını bize bırakır. Seçimlerimizle var oluruz sanırdım. Düşer kalkar yürümeye devam eder insan. Çünkü bilir ki kendi kararları doğrultusunda varmıştır o noktaya. Yakınmaya, ağlanmaya hakkı yoktur işte o noktadan sonra. Bunlarla büyür olgunlaşır ve seçimlerini değiştirir. Bu değil miydi bize nasihatlar arasında sıkıştırılmış olarak verilmek istenen ana düşünce.? Maviye gri dediğim için yanacaksam bundan gocunmaz, yüksünmez hatta gurur duyardım. Ama benim mavime gri dendiği için yanan ben olacaksam -oluyorsam- buna nasıl iç rahatlığı ile 'kaderim' diyebilir ve hayat derslerim arasına ekleyebilirdim.? Düşünüyorum. Geçmişi, daha öncesini düşünüyorum. Bu hikayenin arasında seçim yaptığım tek bir nokta arıyorum ki ağır gelmesin tüm bunlar. Sen düştün çamura sen kalkacaksın diyebileyim kendime...
************************************************
Bir şey noksandı ama neydi.?
Aşkı mı aşığı mı.?
Bu soru karşısında zihnini epey yoran, daha sonra ümidini kesip; aklı geride, ileri gitmek isteyen adımlarla yoluna devam eden esas kızımızın hikayesi.
Asıl meseleyse bir gönül işinden çok daha çetrefilliydi.
Peki tatlılık bunun neresindeydi.? Şüphesiz umut gibi içindeydi.