Ayağa kalkıp uzattığım şemsiyeyi elimden aldı. Öylece bana bakıyordu.Tuhaftı.. Şimdiye kadar hiç denk gelmediğim bir bakıştı. Şemsiyesini hala açmamıştı. Bir şeyler söylemek istedim ama bu sessizliği bozmak istemiyordum. Sanki o bir şeyler söyleyecek gibiydi. Çoktan sırılsıklam olmuştu bile. Yağmur taneleri saçından yüzüne damlıyordu. Aramızdaki mesafe yaklaşık bir buçuk metreydi. Elindeki şemsiyeyi yavaşça havaya doğru kaldırdı ve ardından şemsiyenin sivri ucunu alt dudağıma koydu. Gözlerimi kocaman açmış ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Sonra şemsiyeyi yavaşça çeneme doğru kaydırdı. Ardından boynuma geldi. Boynumdan da yavaşça indi. İndi. Ve indi... O noktaya gelince durdu. Dudaklarını konuşmak için araladı. "Burayı istiyorum" , "Buranın benim için atmasını istiyorum" dedi kısık bir sesle.
Bir an soluğum kesildi, öylece donup kaldım. Titremeye başlayan ellerimi yumruk yapıp arkama sakladım. Gözlerim yavaşça sulanmaya başlıyordu. Bu bir itiraf mıydı? Gerçek mi bu? Ne söyleyebilirim? Hislerimi hangi kelimeler anlatabilir? Söylemek istediğim o kadar çok şey varken niye böyle kitlenmiştim?
İlk defa gözlerimiz bu kadar uzun süredir birbirine bakıyordu. Onun ela gözleri yeni yeni dolmaya başlamışken benim gözyaşlarım neredeyse kendini bırakacaktı. Kalbim deli gibi atıyordu. İstediğini zaten çoktan almıştı. Kalbim sadece onun için atıyordu.