Kadıköy’de küçük bir kitapçıda, kitap yığınları altındaki masanın üzerinde radyodan cılız bir ses şarkı söylüyordu. Burak raflara dizilmeyi bekleyen onlarca kitaba rağmen eline aldığı yeni kitabı iştahla okuyor, bir yandan da müzik dinliyordu. Kendi gençliğinde bile yalnızca araba gibi belirli yerlerde dinlenebilen bu aleti bir eskiciden bulup çalıştırması bazı insanlar için nostaljik bir hareket olarak görülüyordu. Ama Burak bununla yetinmeyecekti. Şimdiki hayali antika bir gramofon alıp plak dinlemekti. Ama dükkânın borçları hala bitmemişti ve bu kadar merkezi bir yerde bile iş yapmaması bu hayalini geciktireceğe benziyordu. Burak ümitliydi. Dükkânı açalı bir buçuk ay olmuştu. Henüz arka sokaktaki keşfedilmemiş bu kitapçı elbet bir gün kitapseverlerin uğrak noktası olacaktı. Aslında çok fazla bilinmeyen belirli müşterileri olan, sevimli, sıcak bir kitapçı onun için daha güzel olabilirdi ama para kazanmak bu durumda daha cazip geliyordu. Radyonun reklam kuşağı bitmişti. Burak kitab
❝Yüzünü çok sevdim, ödünç alabilir miyim?❞ dedim birden gözlerimi gözlerine dikip. Nasıl olsa bir daha karşılaşmamız pek mümkün değildi, hem bu fırsatı kaçıramazdım hem de bu cesareti bir daha bulamazdım. Ağzımdan çıkan kelimelerin anlamsızlığıyla gözlerini kırpıştırdı.
❝Anlayamadım?❞
❝Yüzün tam hayalimdeki gibi, bir günlüğüne modelim olur musun?❞
Uyarı: Küfür ve argo kelimeler içermektedir.
Bu kurgu tamamen hayal ürünüdür, gerçeklikle hi çbir bağlantısı yoktur.
Slow burn bir hikayedir.
Üniversite #1 / 16.11.2024