Zaman gelmişti alnına dökülen bir kaç kumral şaç tutamını kaldırdım uyurken bir insanın bu kadar masum olacağı aklıma gelmezdi aslında o her tarafıyla masumdu bunu yapmak ona acı verdiği gibi bana da acı veriyordu gözlerimi kapatıp 3'e kadar saydım... Dolaptaydı ağzını kapatmış hıçkırıklarını saklıyordu dolabın aralık kısmından izliyordu olan biteni babası dizlerinin üzerine çökmüş elleri arkadan bağlı hem ağlıyor hem bağırıyordu bu onun ağlamasını şiddetlendiriyor du biraz daha öne çıkıp ileri baktı annesi yerde ağlıyor ve çırpınıyor du tanımadığı bir adam annesini tokatlıyor ve üstünü çıkarıyordu. Yataktan sıçrayarak uyandı. Elimi uzattım ona dokunmak yarasını iyleştirmek istedim ama sadece akıttığı göz yaşlarına eşlik ettim onunla beraber ağlıyordum kalbi acıyordu biliyordum ama elimden bir şey gelmiyordu bir kaç dakika sonra yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledi onun çıkmasını beklerken hıçkırıklarım yeni dinmişti o özel biriydi o masumdu o soğuktu o yıkıktı o tüm iyi şeyleri hak eden ama hiç bir şeyi olmayan biriydi her gece acı çekiyor sabah en sert insan oluyor du o ağladıkça ağlıyordum o sinirlendikçe bende sinirleniyordum o güldükçe (o hiç gülmez) gülüyordum rüya bekçisiydim sadece rüyalarla ilgilenirdim ama onu tanıdıktan sonra onun rüya bekçisi değil her şeyi olmuştum ben farketmeden onun olmuştum ama o beni tanımıyor, görmüyor, bilmiyor du. Ben Rüya Bekçisi Adresteia imkansız bir şeye tutulmuştum bir insana. Ben o insana aşık olmuştum.