Kütüphaneden çıkmıştım. Bir çocuk gördüm, gittim ve yanına oturdum. ''Ne yapıyorsun dostum'' dedim. Üzerimdeki mey kokusundan rahatsız olmuştu ki, yüzünü ekşitti. Bozuntuya vermedim. Büyüyünce anlayacaktı.
''Şairim ben'' dedim. Kokunun sebebini anlasın diye. Anlamadı. Büyüyünce anlayacaktı.
''O ne demek abi?'' diye sordu. Bozuntuya vermedim. Büyüyünce anlayacaktı.
''Yanından öylece geçip gittiğin meyhaneleri düşün çocuk. O meyhaneler ki, binlerce herifin hıçkırıklarını dinledi. Şimdi bir meyhaneye gidersen, sende şair olursun. Ki şarhoş olmamış bir şair varsa, bu ne yazık. Zira kadeh tutmasını bilmeyen bir elin, kalem tutmak ne haddine? Kadın bir edebiyat, kadın biraz da rakı.
Bu yüzden,
Kütüphane diyen bir şair, meyhaneyi kasteder.''
Çocuk beni anlamamıştı. Bozuntuya vermedim. Büyüyünce anlayacaktı.
S.T/HAYATA VUSLAT KALA
"Bir tarihle başlar her şey...
Bazen bir şiir olur, bazen bir anı.
Bazen sadece unutulmak istenmeyen bir his."
Yıldızlardan düşen parçalar gibi, her bölümde farklı bir kesit saklı.
Okudukça, kimin hikâyesi olduğunu merak edecek;
satırların arasına gizlenmiş yüzleri, sesleri ve kalpleri arayacaksınız.
Ama unutmayın:
Bazen yazılanlar, yalnızca birine okunmak için vardır.