Tren seslerini oldum olası sevmemişti. Onun aksine oğlu , hep tren istasyonlarına yakın bir evleri olsun istemişti. Bu isteğini bilerek gerçekleştirmemesi şimdi canını yakıyordu. Okunan dualar bitmiş , baş sağlıkları gibi lüzumsuz sözler söylenmiş şimdi sırada oğluyla yüzleşmek kalmıştı. " Özür dilerim," diyerek anlamlı bir giriş yaptığını düşündü. " Sana inanmadığım saniyeler için , kendi isteklerimi senin isteklerinin önüne koyduğum için, seni o hastaneye yatırdığım için." Boğazı düğümleniyor konuşması zor bir hal alıyordu. " Senin gözünde kötü bir baba imajı çizdim, biliyorum. Affet beni. Bağışla. Annen gittiğinde , yapamam diye düşünmüştüm. Sana baktığımda onu düşünüp kötü olacağımı düşünmüştüm fakat seni elime verip ' oğluna merhaba de ' dediklerinde hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyordum oğlum. Sen benim... sahip olabileceğim en güzel , mükemmel şeysin.Seni koruyamadığım için affet." İçinden geçen daha bir çok şey varken sadece en basit en sıradan cümleleri kullandığının farkındaydı. Ne fark eder ki diye düşündü , Tuğra hep onu sevmeyen bir babası olduğunu düşünerek öldü. Göz yaşlarını tutmaktan çekinmiyor , sicim sicim akmasına izin veriyordu. Tren istasyonları yakında bir ormanlığın içindeydi mezarı , belki yaşarken yapamadım ama huzurlu bir uyku uyuman için elimden gelenin fazlası yapmaya hazırım diye düşündü.