Merhaba, hepimiz bir gün çocuk olmuşuzdur. Belki iyi, belki de kötü bir çocukluk. Belki her gün kahvaltısını en güzel bir şekilde yapıp, servisine binen, kış günlerini ve çetin yağmurlarını tatmayan, anne ve baba sevgisinden mahrum kalmayan bir çocukluk. Bir yanda da okul yüzü görmemiş, hayatının 6 senesini soğuk yurtlarda geçirmiş, anne ve baba sevgisinden mahrum kalmış ve küçük yaşında hayatın en derin zorluklarıyla karşılaşmış bir çocukluk. Bizim hikayemiz size 2. çocuğu anlatacak. Umarım beğenirsiniz...
Şanslıydı o, doğumda ikizi ölmüş olmasına rağmen, kafasının bir çok bölümünün mosmor olmasına hatta çürümesine rağmen, doktorlar ona ölü demesine rağmen, o yine direndi ve hayata 1-0 başladı. Annesi onu bırakmadı, vazgeçmedi. Kaldırıldığı hastanede sadece bir şansı vardı, her şey serumun biter bitmez gözünü açıp hayata devam etmesine veya kardeşi ile beraber cennet bahçesindeki evlerine gitmesiydi.
Son bir damla kalmıştı, annesi ve babası gözlerine kitlenmişti. Tek soru vardı " Açacak mı ? " O pes etmedi, açtı gözlerini dünyaya. Gözleri parlıyordu bebeğin. Hastane coştu bir anda ! annesi oradan oraya zıplıyor " Yaşıyor benim yavrum, yaşıyor benim can kuşum ! " diyordu. Doktorlar hayret içinde seyrediyordu. Öldü denilen çocuk gözlerini açmıştı.
Durun ! Burası hikayenin daha başı. Bir çocuk doğduğu zaman annesi ve babası mı sevinir sadece ? Dedeler nerde ? Anneanneler nerede ? Babaanneler nerede ? Hayır onun babası yetimdi. Peki annesinin, babası annesi yok muydu ? Şimdi hikayemizin çok daha öncelerine gideceğiz.
Eğer beğenilirse, Hikayemize " Masum bir Çocuk 2 " ile devam edeceğiz. Herkese teşekkürler.