Belki de hayatımın en güzel, en temiz günlerini bu kadar kolay tüketmiş olmam, bu hayatımı bu kadar korkusuzca ve bir çırpıda elimin tersiyle itmiş olmam ve bunları bir nebze olsun pişmanlık duymadan yapmış olmam benim gibi bir kadından beklenilebilecek son davranışlardan bile sayılmıyor olabilir yani en azından küçük kasabamda beş yaşındayken bir kız evlat için en vefalı bir anne sayılmasa da biricik annemle beraber diktiğimiz o ceviz ağacının alına gömüp geldiğim Saliha için hiç hoş karşılanmayacak ve hatta nefes almama engel olacak, şu an karşımda oturan minik kızımın yeşil gözlerini görememe engel olacak bir davranış.Yaptıklarımın haklı sayılabilecek pek bir yanı yoktur fikrimce, sanırım bende etrafımdaki herkes gibi (ALİ Bey haricinde ,yıllardır böyle bir yerde yaşayıp kişiliğinden nasıl ödün vermediğini hala merak ederim.) en başta da pazartesi ve cuma olmak üzere evlerine haftada iki kez gittiğim Gülten hanım (yani aslında hanım kelimesini ne derece kişiliğinde barındırdığına olan inancım hiç olsa da ona geçmişten beri süregelmiş bu alışkanlığımla hanım demeyi uygun buluyorum) ya da gözlerimin önünde hiç hoş karşılanmayacak bir beraberlik yaşadığı Cemil Beyin yaşam karşısındaki bu kayıtsızlığı ve önüne konanlarla yetinmeyip başkasının ağacının meyvesine el sürebilecek kadar hain bir insana özenmiş ve onlar gibi olmak istemiştim.Bu sonunun nereye varacağını bilemediğim benim o gün için yüreğimi bir saman alevi gibi aniden alev alev yanan ateşe çeviren hadiseler bugün aynaya bakmaya cesaret edemeyen bir kadına çevirmişti.Beni bu hale yani şuan bulunduğum bu korkunç vaziyetteki kadına çeviren bu isimlerini dahi anmaya tiksindiğim iki insanı kalemime anlatmak konusunda müthiş bir heves duyuyorum.İçimde bunları kaleme anmışlığımla yüreğimin üzerine konan siyah damlaları (bu damlalardanAll Rights Reserved