Avuçlarımda atan minik bir kalp; elleri ellerimin içinde kayboluyor ama gözleri tüm hayatı içine alacak kadar büyük. Merakla bakıyor etrafına, ilk kez gördü güneşin doğuşunu. Otobüsün camında, yanımızda kalan ve önünden geçtiğimiz dağların ardında doğan sapsarı güneşe öyle bir şaşkınlıkla bakıyor ki; sanki bunun olmasını o sağlamış ama daha sonra unutmuş gibi. Güneşin doğuşunu onun gözlerinden izledim. O kadar saf bir güzellikti ki, güneşin doğunu izlemekten daha güzel bir manzara varsa eğer, o da güneşin doğuşunu ilk kez gören küçük kardeşinin gözlerindeki manzaraydı. "Burası biraz karanlık, gözlerim korkuyor. Elimi uzatsam, boşluk tutuyor. Kalbim bir kuşun kalbi gibi, Siyah eller, bana sarılıyor. Kulaklarım içinden duyuyor, Buna izin verme, her yer bana farklı, Uzaktayım, sen benden ayrı, Korkuyorsun, çünkü ben yokum. Canımda tane kalmadı, Hayat uzakta duruyor, Sisin karanlık fısıltısı Beni çağırıyor. Eğer görmen gerekiyorsa Elini uzat yukarıya ve Yıldızların ışığını aç.