Hiç sen bir su değirmeninin içini dolaştın mı adaşım?.. Görülecek şeydir o… Yamulmuş duvarlar, tavana yakın ufacık pencereler ve kalın kalasların üstünde simsiyah bir çatı… Sonra bir sürü çarklar, kocaman taşlar, miller, sıçraya sıçraya dönen tozlu kayışlar… Ve bir köşede birbiri üstüne yığılmış buğday, mısır, çavdar, her çeşitten ekin çuvalları. Karşıda beyaztorbalara doldurulmuş unlar…
Taşların yanında, duman halinde, sıcak ve ince zerreler uçuşur. Halbuki döşemedeki küçük kapağı kaldırınca aşağıdan doğru sis halinde soğuk su damlaları insanın yüzüne yayılır…
Ya o seslere ne dersin adaşım, her köşeden ayrı ayrı makamlarda çıkıp da kulağa hep birlikte kocaman bir dalga halinde dolan seslere?.. Yukarıdaki tahta oluktan inen sular, kavak ağaçlarında esen kış rüzgarı gibi uğuldar, taşların kah yükselen, kah alçalan ağlamaklı sesleri kayışların tokat gibi şaklayışına karışır… Ve mütemadiyen dönen tahtadan çarklar gıcırdar, gıcırdar.
Ben çok eskiden böyle bir değirmen görmüştüm adaşım
WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ)
Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayılmış geniş postları eğilerek aldı. Geniş bir divanın üzerine düzgünce serdi. "Kyron demek," dedi yastıkları ustalıkla düzeltirken. "Genç çocuk ile genç kız. İkiniz de çocuksunuz ama sen daha fazla çocuksun."
Alina bunu hakaret olarak mı algılasa bilemedi. Dizlerini göğsünde birleştirdi.
"Seni çok seviyor ancak hata yapıyor."
"Efendim?"
"Sevmek bir hatadır. Sevginin bedeli benim için karanlık oldu," diye mırıldandı Hreak. Alina'nın omuzlarından tutup onu kaldırdı, birkaç ufak dokunuşla yatak biçimine getirdiği divana oturtturdu onu. "Şimdi uyu. Kyron yarın sabah seni bulacak."