Zaman, zamansız olmayı sever. Ben çok tanık oldum buna, sen de az şahit olmamışsındır. Ya nasıl geçtiğini anlamazsın saatlerin, ya nasıl daha çabuk geçer diye çabalarsın. Her şeyin bir gün bitmeye mecbur olduğunu unutmadan -ki yemin ederim hiçbir şey ölmeye gönüllü değil- yaşamalısın onu. Geç kalınmış bir buluşmanın adıdır hayıflanmak. Peki ona geç bile kalamamak nasıl bir kayıp olur? Sahip olamadığın bir şeyi de yitirebilirsin. Dokunamadığın, elini tutamadığın, yan yana yürümek şöyle dursun hiçbir zaman karşılaşmadığın, karşıdan bakamadığın bir insanı mesela…
Bizden iki çıkmaz dedim. Ben sen’im artık, sense benim bütünümsün; biz biriz… İkiden biz çıkmaz dedi; seninle ben ayrılmak için bir araya geliriz. Birini çok sevdim, biri de beni çok sevdi. Ne ikiden BİZ çıktı ne de bizden İKİ…
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."