kendimize zaman ayırmamız gerektiğini hissettik en acımasız anlarda bile. hissettiklerimizi bir yana koyup bomboş tavanı da izleyebilirsin diye geçirdik içimizden. fakat o kadar yoğunduk ki ya da yoğun olduğumuzu sanıyorduk ya da yoğun olmaktaki amaç neydi? yoğunluk neydi peki? ütülenecek insanlıktan bir iz dahi kalmamış gömleklerimiz miydi yoksa bizi hayata karşı birazcık dahi ayakta tutmaya yaramayan o bir sürü ödev miydi?
içimizdeki insanlığa seslenmeye yeltendiğimiz her an neydi bizi durduran? bizi büyütenler mi, bizim büyümemize izin vermeyenler mi yoksa asıl sorun kendimiz mi?
kendimiz… kendimiz dediğimiz şey ne peki? kendimiz göründüğümüz halimiz mi yoksa kimsenin, kendimizin dahi bilmediği gerçeklerimiz mi bizi yaratan?
en içten gelense, kendimiz öldü mü çoktan?