orunlu bir çocukluk geçirmişti Nihan: Kendini sorumlu hissettiği kim varsa bir bir şeceresini tutardı işe koyulmadan evvel. Babasını hatırlamıyordu bile. Annesi de sadece bir gölgeden ibaretti. Tek bildiği, yokluklarıyla terbiye olduğuydu ki üzerine basa basa kaç kez kaçırmıştı bunu halası ağzından. Akrabalarının tekmili birden ağız birliği etmişçesine uzak dururlardı. Sebebini merak etmeye yeltenmiş bir kez ve almıştı da ağzının payını. Zaman içerisinde görecekti ki bunu alışkanlık haline getirecekti halası. Hiçliğin var kıldığı o yoksunluk, yokluğun esir aldığı hasret ve özlemin iç burkan öksüzlüğü idi en yakın sırdaşı. Sır bildiği ne varsa asılsız ve alakasızdı. Çıkarsızdı da hiçbir çıkarımda bulunamamışken. Bu yüzden gece olup halası odasına çekildiğinde o da yatağın altına kaçar ve gizli gizli ağlardı sebepsiz olduğunu bilse de. Sebep yaratan halasından gitgide nefret etmeye başlamıştı üstelik. Birkaç kez rast gelmişti annesine çok benzeyen o iki kadına. Kimin nesi olduklarını