Hayaller öyle güzel şeylerdir ki insanlar onları gerçekleştirmeye kıyamazlar. Çünkü bazı hayaller, hayalken çok daha güzeldir. Aşk, sevgi, arkadaşlık... Acı bile hayal ederken daha az can yakar. Gerçekleşmesini umut etmediğimiz sürece de mükemmelliklerini korurlar. Sizce de çok güzel değil mi?
Hikayenin konusuna gelecek olursak; sıradan bir genç kurgu. Okumak ya da okumamak size kalmış. Tek farkla. Kurgu gerçek bir hayat üzerine dayalı. Kitapta neyin gerçek, neyin hayal olduğunu bilmeyeceksiniz. Sınırsız tahmin hakkınız var. Öyleyse...Siz de hayal edin.
~Ben hep Tanrı'dan yakışıklı ve tehlikeli bir Bad Boy istedim. O ise bana tatlı mı tatlı bir Good Boy verdi~
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...