Kafamdaki düşüncelerin şekillenip ipliğe dönüşünü izledim. Beynimin kıvrımındaki boşluklara doldular. Birisi hepsini aynı anda çekti ve başımdaki katliam sona erdi. Etraf kana bulanmış, şakır şakır kan damlıyordu. Onlar iplik değildi. İp görünümü verilmiş, cehennemin en dibinde yaşayan dikenli tellerdi. Bana bu iyiliği yapan kimdi? Peki ya dikenli teller? Belki de ben yanlış anlamıştım. Onlar benim ile kader arasındaki bağlardı. Ne de olsa kaderin oyunbazlığını hepimiz biliyoruz. Kandan en çok haz alan sadistle yarışabilirlerdi. Ama enleri zirvede yaşayan elbette ki kaderdi. Artık bıraktım, bu sondu dediğiniz şeye kaç kere geri döndünüz? Affetmemeniz gerekenleri kaç defa toleransla karşıladınız? Kimse geri dönmek üzere bir yeri terk etmez. Hangi kitap ya da filmdendi hatırlamıyorum ama bu lafı baş tacım yapmıştım. Belki kulağa biraz acımasızca gelebilir ama insana hayatta tek bir şans verilir. Kullanmak ya da çöpe atmak size kalmış. Derinden yaralayacak olaylara karşı nasıl tepki veriyorsunuz? Benimkini çoktan tahmin etmişsinizdir diye umuyorum. Evet, tepkisizlik. Etrafına şaşkınlık ve gözyaşları içinde bakan ama asla görmeyenlerdenim. Zihnim bazen çok büyük geliyor, birinin beni orada boğduğunu hissediyorum. Ve en önemlisi, ben yüzme bilmiyorum... Karşınızdakinin göz bebeklerinde kaybolmak... İçinizde hala hayatta kalmak isteyen tarafın karanlığa tutunarak yukarı çıkmak için çabalaması gece ve gündüzün birbirine kavuşmak isteğine benzer. Duyguları sahici kılan içinizdeki benliğinize ait kırıntıların ufalanarak alev almasıyla başlar. İçinizde isteğinizi gerçekleştirmek üzere küçük bir kıvılcım var olur. Benliğinizi odun misali kıvılcımı beslemek için kullanırsınız. Ve en sonunda azametli yangından geriye kalan sadece bir avuç küldür. Hatırlayın, o kül deyip geçtiğiniz şey benliğiniz değil miydi? ArtAll Rights Reserved