* Gördüğüm bir manşetle gözlerim karardı, dünya başıma yıkıldı: "Türkiye'de idam cezası kaldırıldı."
* Egzistansiyalizm denen zehir gözlerimden beynime, oradan da tüm vücuduma yayılıyordu.
* Ben kendimi tanımladığımda ise yüzleştiğim varoluşum değil yok olmam gerektiğiydi. Varoluşumla neyi ispatlayabilmiştim ki?
* Artık varoluşumun yegâne sorunu intihardı. İntihar, yok oluşumun resmiyet kazanması olacaktı.
* Mektubu güzel bir zarfa koydum ve yalayarak kapattım. Üzerine "Tanrı'ya yazılmıştır, lütfen açmayınız" yazıp, yatağımın başucuna yerleştirdim. İnsanların ne kadar meraklı olduğunu ve ölümümün ardındaki sır perdesini aralamak için bu zarfı açacaklarını biliyordum. Zaten bu mektubun en büyük parodisi de bu olacaktı.
* "1844 senesine kadar İngiltere'de intihar eden kişi eğer hayatta kalırsa yasalara göre asılarak idam edilirdi."
* Durumum göz önünde bulundurulduğunda idam çok daha mantıklı geldi. İntihar salt bir vazgeçişti. İntiharda bir sorgulama yoktu. Oysa ben yargılanmalıydım.
* Bir labirentin orta yerinde kaybolmuş yönümü ararken, size bahsettiğim o gazete haberiyle karşılaştım. "Türkiye'de idam cezası kaldırıldı."
* Sonra Türkan geldi aklıma.
peri: ya sen kimsin gece gece
peri: ne saçmalıyorsun
bilinmeyen numara: amına koyayım
bilinmeyen numara: asıl sen kimsin
peri: sen kime yazmak istemiştin?
bilinmeyen numara: psikoloğuma?
peri: yanlış numara o halde
bilinmeyen numara: hassiktir ya
bilinmeyen numara: durduk yere deli olduğumu biri daha öğrendi
||
"kafamdaki eksik tahtalarla bizim için bir ev yapacağım"