"Zihnimde gök gözlü, süvet güvez küçük bir şapkası olan takım elbiseli bir kuş vardı. Ben de onu benimsedim, ona inandım. Belki bir imgeydi ya da hayal veya düş... Ben sadece onu yazmak istedim.Bu kanadı kırılan bir kuşun ayağa kalkma hikayesi... Sonrasıysa kediyi baştan yaratma operasyonu."
"Ruhumu hissettim o gün.
Çiçeğimi taktı kalbime,
Hissetmeyeyim diye.
Siyahımsı ruhum bana acımıştı o gün.
Yine canım acımıştı o gün
..."
Çok defa yıkılmıştım aslında. Kanlı gözyaşlarım kalbimi kirletirdi, kalbimse zihnimi ele geçirirdi. İnsanı beyin yönetir derler ya, işte o öyle değil. Beyne aklı yürek verir. Zihin kalpssiz; sütsüz bir çikolata, sözsüz bir şarkı, haykıramadığımız benliğimize benzer.
Yani beyin kalpsiz bir hiçtir. Ben de Görkem'siz bir hiçtim işte; tatsızdım, mutsuz ve umutsuzdum, benliğimi kaybetmiştim. Görkemli, zihnimi ele geçirene kadar... İşte o zaman bedenim bir anlam bulmuştu. Günler geçtikçe, onu, onun ve sözlerini; huylarını düşlemeye başladım. Zaman geçtikçe beynim iyice uyuşmaya başlıyordu, gittikçe hayaller diyarında vakit geçirmekle kalmayıp, bu diyarın prensini Görkem Askan yaptım, gök gözlerinden cesaret alıp, onu düşleyerek yaşamaya başladım.
Umutsuz düşlerim de olsa ; hayatımı boyayan o gökkuşağı minik bir kuşun hislerinde saklıydı.
Bütün doğrularım, onun alıcı renkleriydi. Onun düşleri, fosforlu bir gökkuşağının altındaki merdivende saklıydı.
Genel Kurgu #259