Kavga ettikten sonra böyle oturup karşılıklı gözyaşlarımızı dökerdik."Bal" kadife sesi kulaklarımı doldurduğunda kapalı gözlerimi aralayıp ona baktım. Yüzümü büyük avuçlarının arasına alıp gözlerime baktı. Avuçlarına daha çok yasladım yüzümü. Avuçları bile tarçın kokuyordu güzel ruhlu adamın. " Özür dilerim güzelim." Öptüm avuç içlerinden. "Sadece sarılsan?" Diye yönelttiğimde cevap vermedi.Bedenimi kollarının arasına aldı. Nefesi kulağıma çarparken ağlamaktan boğuklaşmış,kadifeliğini kaybetmemiş sesini bana sundu.
"Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Yürürüz başkentin sokaklarında" ağlamaktan çatallaşan sesimle devam ettirdim.
"Bir nehir su tutuk konuşan cumartesi
Üstünde iki yonga: Çarşamba, bir de
Cuma" şiiri bitiremeden dudakları duygu yüklü bir şekilde dudaklarımı buldu. Bir elim yeni yeşermiş sakallarının üzerine diğer elim bana dünyanın en güzel ritmini sunan kalbinde. Dudaklarımız ayrıldığında kafamı köprücük kemiklerine yasladım."Burası"Dedim fısıltıyla " Cennet adeta burası."
Pencerenin kenarında tekerlekli sandalyede, ölmeyi bekleyen adama! Berdel olarak verilmiştim...
Urfa'nın dar sokakları üstüne, üstüne gelirken savaşmak hiç bu kadar zor olmamıştı...
Liya Dağdeviren
Hazar Harzemşah
@! Tüm haklar şahsıma aittir. Çalıntı veya kopyalama durumunda yasal işlem başlatılacaktır!.