Küçükken filmlerde öyle hikâyeler, öyle sahneler olurdu ki, gerçek hayatta mümkün değilmiş gibi, - yok artık dediğimizde "film icabı" derlerdi. Aynı Temel in fıkrasındaki bilmece gibi. - Uçan balığa ne denir? - Hamsi - La hamsi uçar mı? - Eee fıkradır bu. "Fıkra icabı" Gerçi hamsi gerçekten uçmaz ya. Ya uçarsa. - Ya göl maya tutarsa. Hikâye bu ya; diye başlar bazen de. Olmaz ya... Biz oldurduk bu hikâye için der gibi. Oysa gerçek hayatta hiç ihtimal vermeyiz böyle şeylere. - Heee, yok artık; bide gökten bilmem ne düşsün. - Oldu alacak, falan filan... Sonra bir duyarız ki olmuş o falanlar filanlar. - Abi adamda şans yok. - Vay canına yaa. - Ulan ne şans bee. - ......... - ......... Oysa bu ihtimaller hiçte o kadar küçük değil.
1 part