Ne kadar terk edilmiş olsa da bedenin hiçbir yalan gerçeğiyle yüzleşmeden son bulmaz. Kör karanlıkta yolumu nasıl bulabilirim ki... Canım acıyor hemde çok artık ayaklarımı kesiyor soğuk çıplak ayaklarım çamura gömüldü defalarca ama durmamalıyım. Ardımda pes etmeyen ayak seslerini ve ismimi duyuyorum kimin sesi daha ağır basıyor artık seçemiyorum bile... Bana inat sanki bugün doğa yağmur ağırlaştırıyor hareketlerimi rüzgar hiç bu kadar ürkütücü olmamıştı, daha ne kadar dayanabilirim ki... Ölmek istemiyorum burada böyle pisi pisine kimsesiz bugün olmaz... Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyorken bu kör karanlığa nasıl direnebilir ki gözlerim. Bedenim çarptığı ağaçlardan sendeliyor canım acıyor bir de göz yaşlarım dur artık dur kurtuluruz belki. Birbirine karışan seslerin içinden seçebildiklerim daha çok korkutuyor beni ismim yankılanıyor kulaklarımda. "Bahar dur gidecek bir yer yok" "Bahar sakın durma kurtaracağım seni durma" Sevdiğim adamın sesi bile güven vermiyordu bana Allah'ım yardım et lütfen lütfen. Rüzgarın uğultusunun, köpeklerin havlamasının bile daha az ürkütücü olabileceğini düşünemezdim o silah sesinden ve bedenime saplanan o acıdan. Bugün olmamalıydı ölmek için çok geç ve soğuktu... Artık koşacak gücüm kalmadı sırtımdan aşağıya doğru akan sıcacık kanımın kokusunu alabiliyorum, rüzgar oldukça cömert bu konuda. Toprak ve kan kokusu... Ölüm böyle bir şey galiba. Bedenimin bir kum çuvalı gibi devrilmesi hayata dair son hissim ve gözümden akan son damlanın sıcaklığı. Böyle olmamalıydı, olmamalıydı. Peki neydi suçum ? Böylesi bir terk edilişi hak etmedim, tek dileğim en azından ardımdan dua okunacak bir mezarımın olması...