Uyarı! Bir insan beyninin kaldıramayacağı kadar sırlar ve yalanlarla kaplıdır bu hikaye. 'Psikolojinizi bozmaya hazır mısınız?'
Beynindeki karmasanın icinde bogulmustu eylul, Kel bir örümcegin hayranıydı. Kendine aşıktı(!) Sefkatle sol eliyle sağ elini okşadı.
Ihtiyacı olan herseyi karşalayabiliyordu aslında. Bir dosta, bir sevgiliye, bir anneye ve babaya ne ihtiyacı vardi ki! Onun aslında varlığını ispat edemeyeceği için saklanan gerçekleri vardı. Herkesin büyürken yitirdiği hayallerini yitirmemişti belkide. Sabahları beraber kurumuş peynir yerken, cumartesi gunleri kopuklu bir bira icerken, onun başını oksayacak guzel bir sol eli, ruhlar bolgesinde git geller yasayan ölü orumcegi ve aynadaki yansıması vardı. Yada aslında varmıydı?
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....