"Sen hep böyle güzel mi bakıyordun, T Cetveli?"
Onun güzel gözlerinin süslediği masmavi gökyüzünde âdeta kulaklarımda sesini net bir şekilde duyabildiğim iki şimşek çaktı: Biri kalbimde, diğeri ise değişmek üzere olan hayatımın tam ortasında. "Kalbime bir şeyler yapıyorsun," Ellerimi omuzlarına yerleştirerek kazağını istemsizce çekiştirdim. "Yapmasan olmaz mı, Tibet? Çünkü sana karşı savunmasızım, kendimi senden nasıl koruyacağımı bilmiyorum. En kötüsü ise ben senden kaçmak istemiyorum, T Cetveli."
Bu gece ikimizin arasında bir şeyler beklenmedik şekilde değişiyordu. Karşı koyamadığım bir çekim beni ona doğru büyük bir hızla itiyordu. Nefeslerimiz iç içe geçerek birbirine karışırken; tıpkı okyanus dalgaları gibi kulaklarımda yankılanan kalbimin uğultusu, mantığımı tamamen susturmuştu.
"Sen böyle güzel kokmamalıydın."
"Sen de böyle güzel bakmamalıydın! Yıldızlardan bile parlak gözlerin var! Tıpkı... Tıpkı kar küresine benziyor üstelik!"
"Kar küresi mi?"
"Kar küresi işte! Benim dikkatimi çekiyorsun!"
"Kar küresini severim, Dolunay."
Bana dokunmak istemediğini sanırken önce uzun parmakları, ardından hiç vakit kaybetmeden büyükçe olan avucu bel boşluğuma yerleşti ve ben onun elinin sıcacık varlığını kalın pijamalarıma rağmen fazlasıyla hissedebiliyordum. "Sorun da bu ya, Tibet! Kar küresini ben de seviyorum!"
• • •
Gençlik ateşiyle tutuşan birbirinden iki çılgın kalbin bir araya gelme hikâyesi...
Aşk, komedi ve macera...
Aklı bir karış havada Kızıl Gelincik Dolunay ve ona deliler gibi âşık olan Kaçık Gitarcı Tibet tüm imkânsızlıklara rağmen aşklarını yaşayabilecek mi?
KAR KÜRESİ Serisinin ilk kitabı YILDIZLAR KADAR PARLAK sizlerle! ✨
Kapı çaldığında sofraya son tabakları yerleştirmekle meşguldum. Gülsüm teyze eli hamurlu olduğu için kapıyı açmamı istediğinde kapıya ilerledim.
Kapıyı açtığında uzun boylu sayılabilecek, üstünde jandarma forması olan, dik duruşlu ve oldukça sert mizaçlı bir adam karşıladı beni. Kim olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu. Sert bakışları bir an gözlerime değsede hemen çevirdi bakışlarını önüne.
"Buyrun?" dedim çekingen bir sesle.
Bakışları yerdeyken, "Sen kimsin?" diye sorduğunda, yanıtladım.
"Feyza ben. Yeni kiracı."
"İyi, hayırlı olsun," dedi tekdüze bir sesle.
"Sağolunda, siz kimsiniz?" diye sormayı akıl ettim sonunda.
"Bende Eyüp, ev sahibi. Şu an sizin durduğunuz dairede yaşıyorum."
Harika, adamı kendi evine almak yerine hesap mı soruyordum cidden!