Umudu bırak, kırıntısı yok bende. "Çok mu zordu umut etmek? Bir insan nasıl bu kadar şeyi kaldırabilir ki? Bu kadar ağır şeyi küçücük beden nasıl kaldırsın ki? Ben de gariptim sahi. Umudun kırıntısı bile yokken, nasıl hepsine sahip olabilirdim ben? Ben hayatıma sahip olamamışken bir de mutluluğa mı sahip olacaktım? Ama ben ne yaptım ki? Sevgiyi aile dışında aramak benim suçum mu Doruk? Aklım almıyor, benim içim yeterince dolmuşken, zor sığdırmışken duygularımı içime bir de sana açtım. Senin sayende ikiye katlandı ve artık hiç biri sığmıyor. Ben sana, size, daha bebekken aileme ne yaptım Doruk?" Gözümden birkaç damla yaş düşünce silmek istedi ama izin vermedim. Sanki eli yüzüme değse bütün acılarım gidecek gibiydi ama izin veremezdim. Grurumu hiçe sayamazdım, sayamazdı. "Sakın Doruk, yanımdan geçmeni istemeyecek kadar kırgınım sana. Sen beni kızdırmadın. Kızdırsan, söverdim, vururdum ama sen beni kırdın Doruk." Gözümden birkaç damla daha yaş düşünce kendime lanet ettim. Hiçbir zaman ağlamayan ben, şimdi durmaksızın ağlamak istiyordum. ******** Kimsesiz bir kız. Hayatı boyunca hep terkedilmiş. Ailesi bile onu terketmişken, herşeyini ona adadığı sevgilisi neden onu terketmesin ki? O da gittiğinde kırıntılarını tamamen elinden giden kız nasıl hayata tutunsun ki? Halüssülasyon sandığı gerçek onu ayakta tutarken su altına gömülmüş sırlar ortaya çıktığında nasıl ayakta kalabilecek ki? Peki ya Doruk? O bu sırları saklarken yanında hangi sıfatla duracak? Kardeş mi? Sevgilisi mi? Tecavüze uğradığını bile bile vicdanını susturup hayatı boyunca saklayabilecek mi? Bunu bile bile sevebilecek mi? Ama birşey var, hiçbir aşk bu kadar zor olmamıştı. Not: Kızın sevgiyi aile dışında araması, onun suçu değil