Panik atak, endişe, korku, sıkıntı duygularını içinde bulunduran, nöbetler şeklinde ortaya çıkan bir rahatsızlıktır.
Belirtileri;
-Kalp çarpıntısı,
-Nefes darlığı,
-Göğüs bölgesinde sıkışma,
-Titreme,
-Boğuluyormuş gibi hissetme,
-Bulunan ortamdan kopma,
-Terleme,
-Mide bulantısı ve baş dönmesi,
-Göz kararması, bayılma,
-Delirme korkusu,
-Ölme korkusu.
14 yaşımdan beri bu illet hastalıkla uğraşıyorum. O zamanlarda Demir adında bir erkek arkadaşım vardı. Şimdi benim için sadece çocukluk aşkı tabi. 1 sene boyunca beraber olduk. Gezdik, tozduk, güldük, eğlendik. Serseri bir kız değildim, diğer şımarık, kendini beğenmiş kızlara da asla benzemiyordum ve benzemeye de çalışmıyordum zaten. Sadece ailem fazla gevşekti hepsi bu. Annem ve babamın işleri nedeniyle çoğunlukla evde yalnız kalıyordum zaten. Bu yüzden aramızdaki ilişkinin pek iyi olduğu da söylenemez.
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.