Yerlerdeki sonbaharın döktüğü ve sararttığı yapraklarla arkadaş olmuştum. Kısa bir süre sonra küçük bir kız çocuğu belirdi. Bu hazan vaktine karşı o kadar neşeliydi ki keyfine diyecek yoktu. Acaba bu hazan vakti sadece son bahar mıydı yoksa bu yapraklar benden dökülen umutsuzluğun, üzüntünün ve yalnızlığın temsili miydi? Her ikisi de olabilirdi. Zaten hayat bu değil mi? Sendeki mutsuzluk veya umutsuzluk bazılarının mutluluğu ve umudu... İçimde nedenini bilmediğim bir kıskançlık oluştu. Başkası olsa bu kıskançlığa çok farklı anlamlar yükler. Kızın saçını, gözünü ve tatlılığını kıskandığımı düşünebilir ki bu çok saçma. Kimse bilmez ki ben küçücük bir kızın mutluluğunu kıskanırım.