Annemin büyük kelebeği değil, babamın küçük böceğiydim ben!
Yokluğun dibiydi gözleri. Koskoca mavi bir boşluk. Kalbimi en derinden etkileyebilecek, gökyüzünü bile imrendirecek masmavi gözleri vardı adamın. Yokluğu seni nefessiz bırakan, varlığı ise nefesini kesen bir adamdı. Kokusu huzur dolu, teni ise alevdi. Dokunduğu yeri yakan. Geldiği yere huzur getiren bir koruyucuydu. Buz dağının arkasındaki hisleri buğulu bile görünmeyecek kadar gerideydi. Kalbinin en gerisindeydi hisleri, yokluğun en dibinde.
Siyah kadar yalnız, mavi kadar sonsuzdu gözleri!
(Kitaptan alıntı!)
"Ama küçük bir 'hayal'" yanıma yaklaşıp elini dostça omzuma koydu.
"Hiçbir çocuğun hayali küçük değildir. Ve hiçbir hayal önemsiz değildir." sesi sonuna doğru kısılırken söylediği cümle bana güç veriyordu. "Senin, benim için olduğu gibi."
Her hikâye mutlu sonla biter ama benim hikâyem bitmedi..!
15.05.2017 #25
On altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke kalmıştı; Ocria.
Reena, geçmişinin sır perdesi aralamaya çalıştıkça kendisini daha büyük bir çıkmazda buldu. Neden bu yeni ülkede kimse sorularını cevaplamaya yanaşmıyordu? Hükümet doğru mu söylüyordu?
Gerçekten Ocria'nın dışında hayat yok muydu, yoksa bu, onları içerde tutmak için uydurulan bir yalandan mı ibaretti?
Ocria'daki dengesizlikler kısa sürede Reena'nın gözüne çarpmaya başladı. Kendisi gibi sorgulayan insanları bulması zor olmayacaktı. Gençler başlarına geleceklerden habersizdi. Peki sonunda Ocria'dan çıkmanın bir yolunu bulabilecekler miydi?