"Yine neyin var?"diye sordum bezgin bir ses tonuyla. Çünkü bezmiştim artık. Bu neydi canım?!Her gün,her saat insan hasta mı olurdu?! "Dün karnın ağrıyordu. Önceki gün başın. Ondan önceki gün sözde dizini incitmiştin. Ondan önceki gün de,kolun muydu? Evet,evet sanırım kolumu kırdım diye gelmiştin. Ama hepsinde de gayet sağlıklıydın. Bu sefer neyin var?" Sordum sormasına lâkin o beni tınlamayarak gözlerime anlamlandıramadığım bir şekilde bakmaya devam etti. "Yah! Sana sordum. Neyin var senin? Yoksa gerçekten bu sefer hasta mısın?" Şaşkınlıkla gözlerimi irileştirdim ve elimi onun alnına koydum. Ancak tam da bu esnada o,alnındaki elimi tutarak beni hızla kendisine doğru çekti. Bu hareketini hiç beklemiyordum. Oldukça da hazırlıksız yakalanmıştım. Yüzlerimiz çok yakındı. Alıp verdiği nefesi dahi hissedebiliyordum. Bir an olsun gözlerini gözlerimden çekmedi ve ciddi bir ifadeye büründü. İlk defa onu bu kadar ciddi görüyordum. Yavaşça yutkundum ve kendimi geri çekmeye çalıştım. Ancak bu hareketimle beni kendisine daha çok çekti. Ne yapmaya çalışıyor bu çocuk Allah aşkına?! Kalbim... Neden bu kadar hızlı atıyorsun şimdi ya?! Bu esnada Park Jimin tuttuğu elimi yavaşça kendi kalbinin üzerine koydu. Ardından ağzını açarak konuşmaya başladı. "Kalbimin ritmi seni her gördüğünde değişiyor Doktor Hanım. Yerinden fırlayacakmış gibi atmaya başlıyor. Bazen... Bazen de yırtılacakmış gibi oluyor. Çok canımı yakıyor.Sanırım bu hastalığın adını biliyorum. Her insanın yakalandığı bir hastalıkmış. Adına da 'aşk' diyorlarmış. Sevdiğin kişiye kavuşunca tedavini oluyor ve acısından kurtuluyormuşsun. Peki ya ben? Ben ne yapmalıyım? Benim... Benim tek tedavi yöntemim sensin, beni tedavi eder misin? Ya da... Benim tedavim olur musun?"