-Neyir; dedi genç kadın adeta fısıldayarak.
-Ilgın; diye cevapladı o da beti benzi atmış bir şekilde.
-Şimdi sen bizi, şu koca Antalya'da ve şu koca otelde bula bula amcamın en azılı, en büyük ve en diş bilediği rakibinin masasına mı oturttun?
-Sanırım öyle yaptım.
-Aferin kızım sana! Sence amcam bu durumu öğrendiğinde bize ne yapar?
-Vallahi, sen yeğenisin sana fazla bir şey yapamaz... Sanırım...
Bir an tereddüt etse de devam etti Neyir: -Ama beni, muhtemelen, yok yok, kesinlikle kapının önüne koyar... Bittik biz kızım!
İki genç kadının huzursuz halleri ve aralarında fısıldaşmaları, masanın diğer ucundaki genç adamın dikkatini çekmişti. Keskin bakışlı bir çift mavi gözün üzerilerine yöneldiğini fark eden Ilgın, belirsiz bir dirsek darbesiyle Neyir'i susturdu ve ellerini çenesinin altında birleştirerek etrafı izlemeye başladı.
Ah, amcası bu durumdan hiç de hoşnut kalmayacaktı!
'Kusura bakma Deniz. Bir anda oldu. Ben başkasını seviyorum.' Nasıl oluyor bilmiyorum ama bir ufak kıkırdıyorum. Sinirler laçka. Ben bile kendimle hiç bu kadar dalga geçmemiştim. Berk'in büyüyen gözlerine aldırmıyorum. Kendi sesime geçiyorum.
'İnsan kalbini yönetemez Berk. Anlıyorum ben seni. Kısmet buraya kadarmış. İkimiz için de hayırlısı olsun. Hadi iyi bak kendine.' diyorum ve arkamı dönüp arabama doğru gidiyorum. Tuz tadı mı o ağzıma gelen yine? Görmesin diye kafamı iyice eğip anahtarımı bulup kapıyı açıyorum. Tam zamanlı yere baktığım için kafamı kaldırınca yan tarafın kapısını açmaya yeltenen Berk'i görüyorum. Haydaa.