Günler geçiyor, salgın durmadı. Her yürüdüğümüz sokak yerleri kaplayan ölü bedenlerle süslenmiş, lağımlara doğru süzülen kanlar savaşın bitmediğini gösteriyor.
Wesley her gün ''şuan ölmek bizim tercihimiz ancak daha sonra ölmek tanrının tercihi olacak'' diye sayıklıyor, Andrea başıyla onaylıyor.
Zaman tükeniyor, insanlar ölüyor. Boynuma soğuk bir esinti geliyor, terleyen avuç içlerimi dizlerime siliyorum. Daha sonra Aria bana daha da sokuluyor, başını omzuma yaslıyor. ''Bitmedi'' diyor. ''Aylar geçti, savaş bitmedi.''
''Bitecek'' diyorum, gülümsemeye çalışıyorum. O da gülümsemeye çalışıyor, gözlerinde umut dolu bir ışıldama görüyorum. Açıklayamıyorum her şeyin kötüye gittiğini. Wesley gibi herkesten saklıyorum.
Artık bizde ölüme gidiyoruz, sonunda ne olacağını bilmiyorduk. Geriye kalan tek şey sürüklendiğimiz bu uçurumun kenarından atlamak oluyor. Atlayamıyoruz.
***
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....