Ardındaki demir kapının çıkardığı tok sesle yerinden sıçradı.Şaşkınlıkla etrafına baktı ve her şeyin ne kadar farklı olduğunu düşündü.Derin bir nefes alarak ne yapacağına karar vermeye çalıştı. Aslında günlerdir bunu düşünüyor ama bir yanıt bulamıyordu. Kafasını kaldırıp uçsuz bucaksız görünen gökyüzüne baktı. Hatırladığından daha mavi görünüyordu. Hayatta sahip olduğu her şeyin içinde olduğu küçücük bavulunu sıkıca tutarak yürümeye başladı. Ayakları nereye gideceğini biliyor gibi kendiliğinden ilerliyordu.Zaman kavramı O'nun için oldukça uzun bir süre önce önemini yitirmişti.Bu yüzden ne kadar yürüdüğünü fark etmedi. Çok özlediği o kokuyu hissedince aniden durdu ve derin nefes alarak içine çekti.Yıllardır birkaç metre karelik bir alanda volta atmaya alışmış bacakları bu uzun yürüyüşe isyan ediyordu ama genç kız bunu anlayacak halde değildi.Eskisinden hızlı adımlarla ilerledi ve masmavi denizi görene kadar durmadı. "İşte" dedi denizi görünce "İşte özgürlük bu" Kalabalık trafiğe dikkat ederek karşıya geçti ve boş bulduğu ilk banka bıraktı vücudunu. Yanaklarından akan yaşların farkında bile değildi. Elinden kayıp giden yılları için ağladı uzun bir süre. Kendine gelip ağlamasını durdurduğunda ne kadar zor bir durumda olduğunu düşündü.Ne ne yapacağını biliyordu ne de nereye gideceğini. İstanbul'a ilk geldiğinde ki hali aklına gelince acı ile kıvrıldı dudakları.Öğrencilik yıllarını geçirmek için ne kadar doğru bir tercih yaptığını düşünmüş aşık olmuştu bu şehre. Oysa bu şehir O'nun için "Sekiz Yıl On ay Altı gün" lük bir hapishane olmaktan öteye gidememişti.